Yüzyılın sorusu; Eee tek çocuk musun?
Tek çocuk musun? O zaman kesin şımarıksındır ve paylaşmayı bilmiyorsundur. Güneşin ışıkları en fazla sana değmiş, en fazla sevgiyi sen görmüş, hediyeler hep sana alınmıştır. Tek çocuksun ya sen hep kazanmışsındır. Çikolatalarını, eşyalarını paylaşmamış, abin-ablan tarafından tartaklanmamış, kardeşinin suçu üstüne kalmamıştır. Hep kazanmışsındır. Peki ya kaybettiklerin- kaybettiklerimiz. Bir savaşda ki iki cephe de aynı kişiyse, oyunun iki yönü ama tek oyuncusu varsa, kim galip kim mağlup sayılıyor bu durumda.
Kardeşi çok olan ve birbirine düşkün bir sülalenin tek çocuk olarak büyüyeniyim. Sizin anlayacağınız iki cephede de savaş verebilirim ve her tek büyüyen çocuk gibi bu savaşda da sonsuz bir galibiyeti yaşayan mağlup olabilirim. Çok karışık geldi değil mi?Şöyle anlatıyım; bir satranç oyunu düşünün ve iki tarafını da siz oynuyorsunuz. Tahtanın bir ucuna geçip atı bir ucuna geçip fili sürüyorsunuz. Sonunda oyun bitti ŞAH MAT. Şimdi kim kazandı? Siz. Kim kaybetti? Siz. O halde siz de benim gibi tek çocuksunuz.
Evet tek çocuğum ve her tek çocuk gibi -en azından benim tanıdığım- bir kardeşim olmasını yada birinin kardeşi olmayı isterdim. Hayat hikayelerimiz belki paylaşmaya müsait değillerdir ama üç ayağı olan bir sandalye iki ayağı olan bir sandalye göre daha sağlam basmaz mı yeryüzüne. Bir gün yetim yada öksüz kalsan yada her ikisi birden olsan da yapa yanlız kalmıyorsun günün sonunda. Yaslana bilirsin büyüğüne ve ayakta durmak zorundasın küçüğün için çünkü hala bir ailen var senin.
Sofoklesin bir oyunu var Antigone diye. Ne zaman “Ee tek çocuk musun?” gibi bir soru duysam o oyunun geliyor aklıma. Antik Yunan döneminde, taht kavgası nedeni ile savaşan iki kardeşinde ölümü ile başlar hikaye. Kardeşlerden biri kahraman ilan edilip gömülürken diğeri vatan haini ilan edilip gömülmez. Kardeşini toprağa gömmek isteyen Antigone yakalanıp kralın karşısına çıkarılır. Suçu büyük Antigone’ nin o zamanın kurallarına göre ama yine de susmuyor savunuyor hakkını. Hiç aklımdan çıkmadı tradının şu kısımları “Kocam ölse evlenirim yine, çocuklarım ölse yaparım yenilerini ama ben annemle babamı mezarından çıkarıp nasıl bir kardeş yaptıra bilirim kendime, nasıl paylaşırım çocukluğumu, anılarımı onunla yine. İŞTE BU YÜZDEN, BÜTÜN TANRI YASALARINDAN ÜSTÜN TUTTUM KRDEŞİMİ DE ONA OLAN SEVGİMİ DE BEN.”
O zaman biz de bu yazıyı herşeyden üstün tuttuğumuz kardeşlerimize, kardeşi olduğunuz kişilere ve kardeş gibi hissetirenlere TUTalım. Kardeş istiyorum diye tutturduğumuz küçüklük anılarımızı cebimizde TUTalım, bir de benim için bana evini açan, destek olan küçükken benimle oyunlar oynayan, beni hala ve teyze yapan hukuken kuzen ruhen kardeş olduğum o güzel insanlar için, onları hayatımızda sımsıkı TUTALIM.